Ali Işık, Star Kitap editörü Hale Kaplan Öz’ün sorularını cevapladı. Bugün (10 Mayıs) yayımlanan röportajda Işık, yeni öykü kitabı Beni Hikayeden Çıkart ekseninde değerlendirmelerde bulunuyor.


Bekleme Salonu’ isimli ilk öyküsünü okuduğumda edebiyatımıza güçlü bir kalemin yavaşça girdiğini hissetmiştim. Okuduğum diğer öyküleri de beni yanıltmadı. Beni Hikâyeden Çıkart, Ali Işık’ın ikinci öykü kitabı. Cahit Çollak’a ithaf edilen kitaptaki öyküler birbiriyle bağlantılı; yoldaş karakterlerle ilerliyor. Karakterler de karakterli… ‘İnisiyatif kimde?’ diye soruyor biri örneğin. Bu inisiyatif meselesi kitabın adından da anlaşılacağı gibi ana meselelerden biri. Peki sorunun cevabı ne?

*

Bekleme Salonu ilk öykü kitabınızdı. Beni Hikâyeden Çıkart ile birlikte ikinci baskısı yapıldı. İyi de oldu. Her iki kitabı, belki sizin öykü hikâyenizi sorarak başlamak gerek…

İnsan, ne olduğunu, kim olduğumu ararken başvuracağı en yakın eylemlerden birisi de sanırım yazıya tutunmaktır. Yani okumak ve yazmak. Okumak ve yazmak düşünmeyi de öğretiyor. Ben de hem okurken hem de yazmaya başlarken kendime yakın olduğumun farkına vardım sanırım. Bazı soruların cevabı kendini anlamaktan, kendini anlamaksa insana dair ne varsa, onları anlamaktan geçiyor. Okumakla insanın kat kat örttüğü yaralarını görebilmek mümkün. Ama okumakla bu yaraları sadece görebiliyorsunuz. Yazı, o ince ucuyla yaraları deşiyor. Özellikle öykü yazmak, yaraları deşebilmek için önemli bir tür. Yazının ince ucuyla dokunduğunuz önce kendi yaralarınız oluyor. Bu sayede bize benzeyenlerin yaralarını da fark ediyoruz. Okumanın yanına yazmayı eklemem sanırım bununla alakalı. Yazıya içten bir yaklaşım gösterildiğinde, yazı yazarını da terbiye ediyor. Yani aslında yazdıklarımıza öncelikle kendimizin ihtiyacı var diyebiliriz. Neden öykü yazdığımı ben cevaplayabilmiş değilim. Yazdıklarımın bir türe dâhil olmasını düşündüğüm zamanlarda yazdıklarıma baktım, öyküye benziyordu. Öykü yazarken, okurken kendime ve özellikle insana yakın olduğumu hissediyorum. Kendimle konuşabildiğim, hâlleşebildiğim nadir anlardan biri oluyor benim için. Öyküye yaklaştıkça kafamdaki gürültünün söndüğünü hissediyordum. Öykü yazmak, kendine duracak bir yer belirlemeyi de beraberinde getiriyor. Yaşamak istediğiniz gibi yazıyorsunuz bir süre. Sonra yazdığınız gibi yaşamaya başlıyorsunuz. Özelde öykünün genelde edebiyatın, daha çok hem okuma hem de yazma bağlamında bana katacağı değeriyle ilgileniyorum diyebilirim.

Söyleşiyi okumak için tıklayınız.

Yazar Hakkında

HAZIRKITA, bir odağa yaslanmaksızın ve verili politik-poetik angajmanlara dâhil olmaksızın konuşabilme ihtiyacına binaen 2017’de yayın hayatına başladı. Türk ve dünya edebiyatının seçkin ve özgün örneklerine yer verme, nitelikli kültür-sanat yayıncılığı yapma ve bağımsız bir tartışma platformu oluşturma ilkesiyle yayın hayatını sürdürüyor.

Yorum yaz