Düşünümsel Sosyolojiye Davet
Düşünümsel Sosyolojiye Davet, Pierre Bourdieu meraklılarının, severlerinin ve onun düşüncesinin basitleştirilmiş bir halini arayan, kısa…
1992’de Tatvan’da doğdu. Lise eğitimini Erciş Anadolu Öğretmen Lisesi’nde, lisans eğitimini Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde tamamladı. Bu yıllarda editörlüğünü yaptığı edebiyat dergisinde şiir ve öyküleri yayınlandı. 2015’te Özel Eğitim Bölümü’nden mezun oldu. Şubat 2020’de Bursa Uludağ Üniversitesi’nde Din Sosyolojisi alanında yüksek lisansını tamamladı. 2015’ten beri MEB’de Özel Eğitim Öğretmeni olarak çalışmaktadır.
Düşünümsel Sosyolojiye Davet, Pierre Bourdieu meraklılarının, severlerinin ve onun düşüncesinin basitleştirilmiş bir halini arayan, kısa…
Bourdieu, esasında The Craft of Sociology metninin her dönem yazılması gerektiği kanaatindedir. Bourdieu bu düşüncesinde her ne kadar haklı olsa da hakikate olan ilginin azaldığı ve veri havuzlarındaki bilgilerin belli kurumlar tarafından yönetildiği bugünlerde sosyoloğun bilimsel teoriler, hipotezler üretmesi çok kolay gözükmemektedir.
Bourdieu’ye göre, sınıf mücadelesi, kültürel kaynakların, pratiklerin ve kurumların eşitsiz toplumsal ilişkileri dolayımı ile işlev görmektedir. Bu manada kültürün iktidarla ilişkisi Bourdieu’nun entelektüel tarlasının merkezinde bulunur.
Bugün, sosyal bilimlerin önemli çalışma ünitelerinden birini oluşturan bu yeni değişim durumları, eski ve yeni, modern ve gelenek gibi dikotomilerin daha sık ve detaycı incelenmesine de kapı aralamaktadır.
Vatanseverlik, ulus-devlet geleneğinin bir parçası olarak, insanların sadece zor zamanda değil, gündelik hayatını idame etmek için kullandığı reçetelerden biri olmuştur. Bu kavram, Türkiye’deki varlığı itibariyle milliyetçilik ideolojisiyle kaim kılınmış ve devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak vazifelendirilmiştir.
Rodin’in eserleri, çağdaş sanatın evrimine ve insanın içsel dünyasının keşfine önemli katkılarda bulunmuştur. Onun sanatsal vizyonu, insanlığın karmaşıklığını ve derinliğini görsel bir dille ifade ederek, sanatın insanı anlama ve anlamlandırma yolculuğuna ışık tutar.
Bir şeyi bilmek ne demektir? Bir meseleyi kendi bütünlüğü içersinde aklın süzgeçlerinden geçirmek nasıl mümkündür? Bir şeyi bilinebilir kılmanın yolu ve yordamı nedir? Disiplinler arası farklılıklar hangi tür bilgi üretme prosedürlerine sahiptir? Bu gibi sorulara cevap verebilmek için her şeyden önce tarih boyunca var olagelmiş bilme biçimlerini, düşüncelerin yöntemsel serüvenlerini etüt etmek lazım.
İnsanın her yönüyle gözetildiği dünyada, onun varoluşsal özellikleri mekanik bir kalıba konmakta ve bilişim kapitalizmi “her şeyin bir değeri vardır” mottosuyla yeni nesil insanını yaratmaktadır.
Antik Yunanlılardan beri Doğu ve Batı ayrımı süregelen bir gelenektir. Yunanlılar tarih boyunca Perslerle mücadele etmiş ve kendi üstünlüklerini meşrulaştırmak için kendilerine bazı üstünlükler yakıştırmışlardır. Bu yakıştırmalarla kendi kimliğini tanımlamaya çalışan Yunanlılar aynı zamanda Batı uygarlığının kimliğini oluşturmuştur.
Locke’un Afrikalıların köleleştirmeyi meşru kılan bu düşünceleri esasında basit bir çelişki barındırmaz. Düşüncesini ihtiyaçlar ve verimlilik teorisiyle geliştirir. Ona göre topraktaki özel mülkiyet, bireyin ihtiyaçlarını daha iyi şartlarda sağlamalıdır. Bu yüzden toprağın verimli olması, işlenmesi ve sürekliliğinin sağlanması önemlidir.